Merhaba,

Bu seneki gezimin son ülkesi hepinizin ismini bildiği ama hakkında pek bişey bilmediği Myanmar/Burmaydı. Burma mı Myanmar mı? Hangisinin ülkenin ismi olduğu konusunda bile bir karışıklık var,ükenin Burma olan adını Myanmar olarak değiştirmişler. Kim mi değiştirmiş “askeri yönetim”. 1962 yılından beri sürekli askeri darbeleri yaşayan ülke belli bir döneme kadar dışarıya kapalı bir şekilde yaşıyordu. Sonradan demokrasi adına mücadele eden halk ve bazı demokrasi önderleri ile ülke biraz daha toparlanmış. Şu anda internette Myanmar ile ilgili eksik yada yanlış bilgiler var. Oraya ziyaretimi yakın zamanda yapmış olduğum için sağlıklı bilgileri verebileceğimi düşünüyorum.

Öncelikle şu vize konusuna açıklık getirelim. Endonezyadan dönüşümde Taylantta (ki genelde Asia için Taylandı merkez olarak kullanmak en akıllıcası,bilet-vize-planlama işlemlerini en kolay organize edebileceğiniz yer) bir hafta kadar konakladım. Burada karşımda 2 seçenek vardı ya kendim başvuracaktım yada bir turizm acentası kullanarak başvuracaktım. Öncelikle bireysel başvururnun nasıl olacağını araştırmam gerekiyordu. Myanmar kapalı kutu bir ülke olduğu için acaba başvuruda problem yaşarmıyım diye sürece baktım. Biraz araştırma sonucu bireysel başvuru yapılıp yapılmadığıyla ilgili çok fazla eksik bilgi var. Kendiniz başvurabilirsiniz diyenler,gidip alamayanlar,resmi tatile denk gelenler yada bayram günlerinde gidenler vs. Riske girmeden hemen tanıdığım bildiğim önceki gezilerimden bazılarını organize etmiş Mr. Joe’ya gittim. Kendisi KohSan Road’a yakın New Siam otelin resepsiyon ksımında bir masası olan ,uyanık fakat bir o kadarda yardım etmeye çalışan (tahminimce işin ticaretinde olan) bir abimizdir. Genelde fazla kar etmeden sana turu satmaya çalışır. Benim tipime aşina olduğu için ayrı bir ihtimam gösterir.Sonuçta kendisi ile konuşmamızda vizeyi bireysel almamın süreçlerinide bildiğimi fark ettiği içinde bana basit fiyat karşılaştırmasını sundu. Hizmeti kendisinden alırsam 1600 Baht yani 125 tlye bütün işlemleri halledebileceğini söyledi. bireysel başvurnun fiyatı ise 1350Bahttı. Aradaki fiyatın çok fazla olamaması sebebiyle riske girmek istemedim, evrakları verdikten sonra -ki hafta sonuna denk geldi,Cuma günü verdim,salı günü vizem elimdeydi. Bir aylık vize üzerinde fotoğraflı şekilde 2 iş günü içerisinde geldi. Yani internette yazılar eski sayfaların söylenti niteliğindeki bilgilerine aldanmayın 🙂

IMG_9334 copy IMG_9330 copy

Vize işi bittikten sonra kısıtlı olan zamanı uçuşlar,beklemeler,zaman kayıplarına takılmadan halletmek gerekiyordu. Bunları ayarlamaya çalışırken ülkeye kara yolundan turistlerin giriş yapamadığını öğrendim. Benim planım Taylandın kuzeyinden Myanmara kara yolu ile geçmekti. O şekilde daha meceralı oluyor:) Fakat bu mümkün değilmiş. Hatta ülkenin uluslararası çalışan hava yolu trafiği Yangon şehrine sefer yapıyor yani Yangondan girip oradan çıkabiliyorsunuz. Biraz hayal kırıklığı oldu tabiki. Bilet fiyatları 30$ ile 250$ arasında değişen fiyatlarda. Air Asia ile ucuz bilet bulabilirsiniz. Ben ortalama 80$ olan gidiş dönüş bilet aldım. Sabah erken saatlerde olduğu için akşamdan havalimanına Bangkok metrosu ile ulaşıp orada zaman geçirdim,uyudum,yemek yedim,gezindim,insanlarla sohbet ettim (seviyorum havalimanlarında vakit geçirmeyi:)

muratemremuratemre

Uçak yolculuğu uzun bir yolculuk değil, 1.5 saatte Yangon havaalanında olabilirsiniz. Myanmar havaalanları bizim alışık olduğumuz havaalanları gibi değil. Biraz karışıklık hakim. Nasıl mı,öncelikle giriş için sizi uzun bir kuyruk bekliyor. Sıra karışık, yerli yabancı sıranın sonundan bakılınca anlaşılmıyor. Görevlilere yaklaştıkça aslında yanlış sırada olduğunuzu anlıyorsunuz. Gezgin olmanın en önemli kuralları arasında (bende defalarca hata yaparak, tecrübe ederek öğrendim) ,”neler olduğunu gözlemlemek” vardır. Öncelikle beklemek, ortama bakmak lazım,hemen girişken olmak yada size akıl verilmesini beklemek genelde hata yapmanıza (bu hataların bazıları acıtır bazıları zarasızdır) yol açıyor. Neyse, bende tabiki sırada bekledim ama genelde yabancı tiplerin çoğunlukta olduğu tarafa meylederek. Birbuçuk saatlik bir beklemenin ardından (bu süre değişebilir,belki ben geldiğimde yoğunluk vardı) vizemi kontrol edip ülkeye girişime izin verdiler.

Girdiğim gibi ilk yaptığım şey para bozdurmaktı. İnternette yazılar yazıların aksine artık Myanmarda atm makinaları ve para bozmak için banka gişeleri bulunmakta. Yazılan söylentiler gibi parasız kalırsanız atm makinası bulamazsınız gibi bilgiler 3 sene öncede kalmış. Myanmarın parası biraz eski ,bizim miyonluk olana bol sıfırlı paralarımıza benziyor. Para birimi Kyat. Yinede parasız kalmamak için 300$ gibi bir parayı bozdurdum. ilk iş kalacağım yere ulaşmaktı,hemen dışarı çıkıp taksici aramaya başladım. Bu meşakatli bir iş önce düzgün olabilecek birisini bulmanız gerek sonra parada anlaşmanız ve sizi başka bir yere götürmeyeceğini ummak:) Pazarlık kesinlikle şart, fazla pazarlık etmekse Myanmarlıları biraz bezdiriyor,hemen tipleri değişiyor ciddileşiyorlar. Otele gittim ,sıkı bir kahvaltı ,duş ve hemen makinemle dışarı çıktım.

Yangon büyük bir şehir fakat aslında görülmesi gereken yerler başka şehirlermiş. En büyük ve görülesi yer Shwedagon Pagoda. Kaldığım yerden yürüyerek gidilebiliyormuş tabiki sonradan öğrendim ve ilk seferimde taksiyle gittim. Burası kocaman bir tapnak/panayır havasında takılınabilecek dini mekan. Myanmarlılar gece/gündüz burada olup ibadet ediyor,geziniyor,birbiriyle konuşuyor. Sabah gitmenin ayrı avantajları,akşamın ayrı avantajları var. Sabah erkenden gidersiniz Budist keşişlerin güne başlamasını görebilir,onlarla iletişime geçebilir,etrafta fazla insan olmadan gerçekten oradaki en sade ortamı yaşabilirsiniz. Akşam ise durum biraz farklı, tapınak çevreden gelen ibadet etmek isteyen Myanmarlılarla dolup taşıyor. Halk sürekli ibadet etmek isteği içerisinde,sürekli Budhaya bişeyler sunuyor,dua ediyor,çocuklarına dini öğretilerini anlatıyor. Akşamın avantajıda işte bu, insanlarla iletişimde olabilir,yaşamdan karelere tanık olabilirsiniz. Unutmayın Shwedagon Pagodaya giriş ücretini o günlük ödüyorsunuz, gün içerisinde istediğiniz kadar ana kapısından giriş yapabilirsiniz. Ayakkabılar pagoda içerisinde çıkarılacağı için yanınızda bir torba olsun,çantanıza koyun ,ayakkabınızı bıraktığınız kapıdan çıkmak zorunda kalmazsınız.

muratemre

Myanmarlılar sakin insanlar. Asya ülkelerindeki Budizmin kendilerine verdiği sakinlik ve barışçıl olmak öğretisi Myanmarda da geçerli. Genelde ingilizceleri yok gibi. Biraz konuşabilenler ya şöförlük yapıyor yada turistlerle iletişim içinde olan bir işte çalışıyor. Genelde bisiklet en kolay kullanılacak ulaşım aracı. Bulunduğunuz şehri gezmek istiyorsanız ilk başta otelinizden sorarak yada size resepsiyondan tavsiye edilen yerlerden bisikletinizi kiralayın. Uzak olmayan mesafelerde (10km kadar olan) bisikletle gitmek cazip. Kesinlikle bisikletinizin kilidi olsun. Şöyleki, Myanmar halkı yoksul değildir, yoksundur. Yani aslında ülke her şekliyle zengin, fakat yönetim kaynakların kullanılmasını yıllarca engellemiş. Genelde kurallara uyan insanlar olmalarına karşılık içlerinden çürük yumurtalar çıkabiliyor. Gelmeden öncede saat 10’dan sonra sokağa çıkmamam konusunda uyarmışladı. Tabiki dinlemedim hatta bir gece odaya dönerken karşılaştığım dini tören gördüğüm en güzel sosyal organizasyonlardan birisiydi. Bazen tevsiyeleri dinlemek gerek bazende risk almak.

muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre

Gece şans eseri rastladığım organizasyondan biraz bahsedeyim. Genel Asya karakteristiği olan inanç üzerine kurulu bir hayatın belgeseli gibiydi desem yalan olmaz. Kocaman bir sokak düşünün sokağın yol kısmında yere serilmiş halılar ,dizleri üzerine çökmüş genel çoğunluğu kadınların oluşturduğu bir kalabalık ve tam olarak çözümleyemediğim ama ünlü birisi olduğunu tahmin ettiğim bir keşiş. Öğretileri kendi dillerinde anlatıyor. Öyle şiirsel bir sesi var ve tane tane anlatıyor anlamasanda hipnotize oluyorsun. Lokal bir organizasyon gibi görünsede uzakta oturanların keşişi görebilmeleri için plazma tvleri yirmi metrede bir yerleştirip, ses siteminide rahatsız etmeyecek şekilde ayarlamışlar. Tabiki çok daha iyi organizasyonlarda bulunduk ,gördük yaşadık ama buradaki beni etkileyen en etkileyen şey insanların önce birbirlerine sonrada bana olan saygısıydı. Bir kişide “nereye gidiyorsun ,nerden geliyorsun,sen kimsin” diye sormam mı? Sormadılar. Genelde muhabir kökenli fotoğrafçı olunca “ben çekerim fotoğrafımı kardeşim sonrasına bakarız” matematiğiyle konuya girişilir. Asıl olan kareyi almaktır,bazen öne atarsın kendini ,en iyi pozisyonu almaya çalışırsın. Böyle bir anda kendimi o bahsettiğim ünlü keşişin yarım metre yakınında buldum. Adam bana döndü hafif gülümsemesini arttırdı,tekrar seyirciye döndü ,bir iki kare çektim bende döndüm aradaki boşluktan izleyicilerin fotoğrafı çekmek için sahnenin önüne geçtim ,kolumda bir sertlik hissettim döndüğümde organizasyonun resmi fotoğrafçısı arkamda kalmıştı. Bense onun makinasına çarpmışım,adam hemen benden özür diledi,geriye çıkıp bana daha geniş bir alan verdi. Şaşırdım tabiki adamla “yok yahu yer senin,sen geç,yok sen geç yahu” buyurma seramonisine başladık. O diyor sen buyur ben utancımdan daha “sen buyurcuyum” sonunda adam bana dedi ki “sen misafirimizsin,rahat ol” Hoşgörü ve anlayışın en iyi şekilde hayata yansıtıldığı Budizmden bir ders daha almış oldum. Hayranlıktan öte doğru yansıtılan bir inanışın hayattaki ispatı gibiydi. Burada bazı fotoğrafları görebilirsiniz.

muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemremuratemre muratemre muratemremuratemre

Yangon bahsettiğim üzere asıl görülmesi gereken yerler arasında alt sıralarda kalır, görülecek yerleri kısıtlı.Açık pazarları gezilebilir,Hint sinemasının olduğu yer ve çevresi idare eder,Kandawgyi Lake ve çevresi görülebilir.Asıl bahsetmek istediğim tren istasyonu ve Circular Train dedikleri şehir turu yaptıran eski ring seferli tren hattı. İstasyonu bulunca hemen gara inip biletini sorun yakın zamanda gelecek olabilir belli saatleri var, kaçırırsanız beklersiniz. 1000 Kyat turistlere, bindikten sonra istediğiniz yerde inebilir yada başladığınız rotaya geri dönebilirsiniz. Tren 40’a yakın istasyonda duruyor tahmini 4 saat kadar sürekli gidiyor. Şehre bağlı kasabaları görebilir,sürekli sirkülasyon içersinde olan insanlarla tanışabilir,tren yolculuğunu seviyorsanız 20 kilometre hızla seyreden bir trenle çok ucuza şehir turu yapabilirisiniz. Bir süre sonra sıkıcı olmaya başlasada eğer amacınız fotoğraf çekmek ve yolculuk etmekse en karlı yol bu. Eğer ara seferi tamamlamadan inecekseniz indiğinizde biletinizi orada bulunan insanlardan birisine verin,o bileti yeniden kullanabiliyormuş:)

muratemre

Yangon ikinci günün sonunda bitmiş gibi göründü,havaalanında tanıştığım bir Avusturalyalı nehrin karşısındaki köylerin birinde bir keşiş mumyası olduğundan,belli zamanlarda gözünü açıp kapadığından bahsetmişti. Bu hikayeyi sormak ve yerli birilerinden bilgi almak için otelin kafesine girdim. Burada aslında kafe zannettiğim yerin kafe olmadığını profesyonel ahçılık okulu olduğunu öğrendim,konuştığum kişi okulun sahibiydi ve bana inanılmaz derecede yardımcı oldu. Bir süre hoş beş muhabbetten sonra adam benim ne yaptığımı anladığında ilk söylediği şey “senin burada pek işin kalmamış,masalların peşinden gideceğine gerçek masal diyarına git ” oldu. Bahsettiği şey Mandalay şehrine gitmemdi.

Hızlıca bağlantılar yaparak bana gidiş-dönüş 200 dolara, zamandan en iyi şekilde yararlanabileceğim bir bilet ayarladı. Hemde havaalanındaki taksi şöförüne kadar.Adamın diğer bir faydası çantamı otelde bıraktım ,döndüğümde bana aynı odamı ayarlayıp çantamı odaya yerleştirmişlerdi. Sabah çok erken otelden ayrılıp havaalanına gittim,kısa bir yolculuk ve myanmar iç hatlar havaalanı gerçekliği. Valizlerin bile araçla kapıya getirip ,herkesin gözle seçerek yerden aldığı bir kargaşa. Asla sevmediğimi düşünmeyin, öyle hoşuma gitti ki. Çoçukluğumuzdaki yaptığımız otobüs yolculukları gibiydi. Anında çantamı kaptım. Çıkışa doğru meylettim.Eğer 2-3 ülke gezeceksem farklı şehirlerde kalacaksam en az 4 çantam olur. Makine çantam, büyük çantam,küçük sırt çantası ve bel çantası. Makine çantam haricinde uçağa verdiğim sırt çantamda bir monopod vardı,sığmadığı için çantaya lastikle bağlamıştım ve el sokulabilecek bir aralığı vardı. Sanırım çantamdaki bütün sigaraları almışlar,afiyet olsun:)

Kalacağım şehir merkezindeki yere biraz uzakta olan havalimanından şöförlük yapan arkadaşla sohbet ede ede geldik. Bu arada adama bütün yolculuğum boyunca beni gitmek istediğim yerlere götürüp götüremeyeceğini sordum. Öyle yüksek bir fiyat söyledi ki biraz korktum,acaba genel böyle mi diye.Sonradan otelden bir şöför ayarladım 3 gün boyunca otelin önünde hazır bekledi. Burada bir durumdan bahsetmek istiyorum,yine denenmiş bir bilgi. Benim gibi yalnız gezen birisi iseniz bilgiye ulaşmak için önceden araştırmış olmanız,insanlarla sıkı muhabbete girmeniz,aklınızda olan planı iyi anlatıp nokta atışı yapmanız gerekiyor.Nojta atışı yapmak gerekliliği orada bulunma zamanınızın kısıtlı olmasında. Bunun için lokal bir şöför yada rehber bulmak en mantıklısı. Biraz pahalı olabilir ama her zaman faydası vardır. Genelde anlaştıktan sonra hemen kendi şartlarımı söylüyorum. Lokal yerlerde yemek yerim,turistik yerlere gitmemeye çalışırım,bana ilginç olan şeylerden bahset,farklı bişiler görmek istiyorum gibi. Aslında para ilişkisine bağlı olan sizi bir yerden bir yere götürme işi, sonradan kişide sizi tanımaya başlayınca değişiyor. Mesela gerçekten orada olmam gerek diye düşündüğüm ve orada fotoğraf çekmekten ianılmaz keyif aldığım “Amarapura Keşiş Okuluna” rehber beni otomatik olarak götürdü ,burasını sen seversin dedi. Tabi iki tam günü adamla geçirip,3 öğün yemek yiyip,sigara paylaşıp,kendini ondan farklı görmediğinizi anlatınca ancak bu gibi nokta atışları olabiliyor.Burada biraz keşiş okulunda çektiğim fotoğraflar var.

muratemre muratemre muratemre muratemre muratemremuratemremuratemremuratemre

Ertesi gün planım U-Bein Köprüsüne gitmekti. Amarapura şehrinde bulunan en güzel yapılardan bir tanesi. Dünyanın en uzun Tik ağacından yapılmış ,gerçekten köprü adının hakkını veren bir yapı. Köprü ne için var,ulaşılamayan bölgeler arasındaki bağlantı için, U Bein Köprüsü işte bu. 1.2 km tamamen Tik ağacından yapılmış ,1850 yılında bitmiş. Asıl vazifesi dışında,civardaki çiftçiler,tapınaktaki keşişler ve turistleri aynı yerde bir araya getirdiği için mükemmel bir iletişim aracı. Diğer bir güzel yanı ise mükemmel bir gün batımına şahitlik edebilecek olmanız. Zaten insanlar ya gün doğumunda yada gün batımında buraya gidiyor. Geçiş için herhangi bir ücret ödemenize gerek yok. Bölgeye geldiğinizde bir karar vermek gerekiyor,gün batımını üstünden mi yakalayaksınız yoksa bir bot kiralayıp köprü manzarası ile geçiş kısmının altından mı. Ben botları denemek istedim,gün batımına yakın bir zamanda orada olduğum için tekneler hareket etmişti,malesefki teknelere binemedim. Sonradan gözlemlediğim kadarıla iyide yapmışım. Tekneler biraz para tuzağı gibi göründü. Bazı teknelerde alkol servisi bile vardı. Orada kalabalığın içerisinde olmak bana daha keyifli bir durum gibi geldi. Belki 2-3 gün üst üste gidersem teknelere binmeyi isteyebilirim. Kesinlikle köprü üzerinden gelip giden insanlarla birlikte bir kez tamamen geçilmesi gerekli. Köprüye girerken karpuz çekirdeğinden yapılmış çantalar ilginç. Ben bir tane kız arkadaşıma aldım. Köprünün ortasında durup dinlenirken insanlarla sohbet ettim. Bir keşişle oturup sarma sigara içtim. Köprünün sonuna kadar yürüdüm.Biraz yorucu bir gün olsada Myanmara gidipte U Bein Köprüsüne gitmemek olmaz diyorum:)

muratemre

 

muratemre muratemre muratemre

Son günümde Mr. Joe’nun bana yaptığı plana uyabilmek için dinlenmeye karar verdim. Mandalay şehrine uçağım akşam saat 5.15’teydi biraz dinlenirim,çevredeki mekanlarda insanlarla takılırım,güzel bişeyler yakarsam 1-2 de fotoğraf çekerim diye düşünüp sabah mahmurluğunu atmaya çalışırken baktım saat 11.00. Televizyondaki belgeseli izliyorum “Samsara” Önceden de izlemiştim,ortadan yarılmış bir tapınak vardı, “nerede bu yer ya” derken gpsten bulunduğum yere çok yakın olduğunu gördüm. Hemen çantamı alıp aşşağıya indim. Şansıma şöför otelin kapısındaydı. Dedim buraya nasıl giderim. Kırık ingilizcesiyle yakın 15 kmsonrasında botla karşıya geçiyorsunuz gibi bişiler söyledi. Hemen gidelim dedim. Hareket ettikten 10 dakika sonra liman gibi bir yere geldik. Meğer limandan teknelere binilip 45 takika kadar tekneyle gidiliyormuş. Bir hesap yaptım, ucu ucuna havaalanına yetişebiliyorum. Tekne tek kişi gittiğim için biraz pahalıydı ama inanılmaz rahat,çay yada kahvenizi içebiliyor,rahat hasır koltukta seyahat edebiliyorsunuz. Ha bu arada çay dediğimiz şeyi asyada sakın bizim bildiğimiz çaylardan zannetmeyin. Geneli yeşil çay. Hele bir yere gidip çay istersneiz kesinlikle yeşil çay gelir. İngiliz çayı derseniz sütlü gelir,yani bizim siyah çayı bulmanız için biraz çaba sarf etmeniz lazım:) Neyse Mingundaki Pa Hto Taw Gyi tapınağına vardığımızda burada geçirebileceğim 1.5 saatim vardı. Hızlıca dolaşmaya başladım. Hava aşırı derecede sıcak olduğu için kimseler yoktu. Öğrendim ki asıl akşam geliniyormuş buraya, panayır gibi pazar kuruluyormuş. Bu tapınak uzun yılla bitirilememiş ( yapacak kralların ölümünden dolayı) bitirildikten sonrada büyük bir depremde çatlamış. Güvenlik sebebiyle üzerine çıkılması yasakken tabiki ben çıktım. Buraya geleceklere tavsiyeler,burada da malesef ayakkabısız dolaşmak zorundasınız, beim gibi 40 derece sıcakta tuğladan ve taştan yapılmış bir yerde yalınayak gezmeye çalışırsanız fena sonuçları olabiliyor. Biraz taze çalı parçası alıp üzerine arada bir basarak ancak ilerleyebildim. en tepesine çıkmak için 15 dakika tırmanmak gerekiyor. Aslında üzerinde pek birşey yok,yani yapı olarak birşey yok mükemmel bir manzara var sadece:) Çevreside biraz dolanıp hemen tekneye döndüm,tek ben olduğum için istediğim zaman dönebileceklerini söylemişlerdi. Diğer kıyıdaki limana döndüğümüzde uçağın kalkmasına 2 saatim vardı. Kolaylıkla yetişebileceğim için pek acele etmedim. Kısa sürede bu mekana gidip kısada olsa gezebildiğim ve fotoğraf çekebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum:)

 

muratemre

muratemre

 

muratemre  muratemre muratemre muratemre

Myanmarla ilgili anılarım bu kadar değil tabiki,bunlar aklıma gelenler. Insanlar nasıl ,yemekler nasıl ,düzen nasıl diye merak ediyorsanız diğer Asya ülkelerinden pek farkı yok. Myanmarın en büyük farkı diğerlerinden daha el değmemiş olması. Her yerden çıkan Avusturalyalılar yada Koreliler görmeniz şu zamanlarda pek olası değil. Bahşiş kavramını bile yeni yeni yerleşiyor. Bir restoranda 4200 Kyat olan hesapta (ki bu 10 tl gibi ) 5000Kyat verip hızlıca ayrıldım. Arkamdan servis elemanı kız koşup para üstünü unuttunuz diye getirdi. Tabiki bu benim gibi orta sınıf yada altı restoranda, lokal bölge yemeklerini sevenlerin karşılaşacağı bir durumdur. Lüks bir restoranda tabiki bahşiş nedir bilirler. Yemeklerin lezzet ve kalitesi biraz Endonezya ya benziyordu. yenmeyecek kadar kötü bir yemekle karşılaşmadım. Önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi asla yanında yemekle seyahate çıkan birisi olmadım, genelde hep oranın yemeklerini yedim, hatta dünyaca ünlü yemekleri yememeye özen gösterdim. Ancak bu şekilde orada olduğumu gerçekçi şekilde hissedebiliyorum. Gece hayatı ile ilgili pek birşeye rastlamadım. Tabiki gece hayatının hareketli olduğu yerler vardır ancak benim genelde pek halim olmuyordu. İnsanlar genelde sakin,Endonezyalılar gibi yabancıya aşinalık pek yok fakat kötü bir hareketlede karşılaşmadım. Kimse beni soymaya, istemediğim birşeyi yapmaya zorlamadı. Hatta insanlar meraklı ,diğer ülkelerden daha fazla meraklı. Özellikle üzerimdeki dövmelere inanılmaz ilgi duydular,bazı zamanlar fotoğraf çektirenler bile oldu. Son olarak Myanmarda çekmiş olduğum Myanmar Gezi Fotoğraflari burada.

muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre muratemre  muratemre

Myanmar bir kez daha gitmek istediğim ve uzun kalmayı planladığım bi ülke. Bu sene ilk defa oalrak Filipinlere ordanda tekrar Myanmara gitmeyi planlıyorum. Daha uzun süre kalıp daha çok o ülkeyi anlamak istiyorum. Umarım yazımı sıkılmadan beğenerek okur, çektiğim fotoğrafları haz alarak izlersiniz.Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.

Sevgilerimle

Murat Emre

Myanmar Portreleri dijital sergimi merak ediyorsanız BURAYA tıklayın.

Endonezya horoz dövüşleri ile ilgili yazım için BURADA tıklayın.

Endonezya – Bali ile ilgili yazımı merak ediyorsanız BURAYA tıklayın.

Endonezya – Gili Adasındaki dalış serüvenim için BURAYA tıklayın.

Endonezya – Bali – Trunya Village (ölülerin gömülmediği kasaba) yazım için BURAYA tıklayın.

Temple in Thailand Dijital sergim için BURAYA tıklayın.

Kamboçya – Yüzen KAsaba Dijital sergim için BURAYA tıklayın.

Thailand – Kenar Mahalle Pazarı Dijital sergim için BURAYA tıklayın.

Thailand 2013 Gezim için BURAYA tıklayın.

 

 

 

 

 

 

 

HTML gömme mevcut değil.

Bir cevap yazın

 

KAPAT